NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI:
20 - (1370) وحدثنا
أبو كريب.
حدثنا أبو
معاوية. حدثنا
الأعمش عن
إبراهيم
التيمي، عن
أبيه. قال:
خطبنا
علي بن أبي
طالب فقال: من
زعم أن عندنا
شيئا نقرأه
إلى كتاب الله
وهذه الصحيفة.
(قال: وصحيفة
معلقة في قراب
سيفه) فقد كذب.
فيها أسنان
الإبل. وأشياء
من الجراحات.
وفيها قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم " المدينة
حرم ما بين
عير إلى ثور.
فمن أحدث فيها
حدثا أو آوى
محدثا. فعليه
لعنة الله
والملائكة
والناس
أجمعين. لا
يقبل الله منه،
يوم القيامة،
صرفا ولا عدلا.
وذمة المسلمين
واحدة يسعى.
أدناهم. ومن
ادعى إلى غير أبيه،
أو انتمى إلى
غير مواليه،
فعليه لعنة الله
والملائكة
والناس
أجمعين. لا
يقبل الله منه،
يوم القيامة،
صرفا ولا عدلا".
{20}
Bize Ebû Kureyb rivayet
etti. (Dediki): Bize Ebû Muâviye rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş, İbrâhîm-i
Teymî'den, o da babasından naklen rivayet etti. (Demişki): Bize Alî b. Ebî
Tâlib hutbe îrâd etti de şunları söyledi:
«Her kim bizde Allah'ın
kitabı ile —kılıcının kılıfında asılı bir sahîfeye işaret ederek— şu sahîfeden
başka okuduğumuz bir şey bulunduğunu söylerse muhakkak yalancıdır. Bu sahîfede
develerin yaşları ile yaralara âid bâzı şeyler vardır. Yine bu sahîfede şu
hadîs de vardır: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:
Medine'nin Ayr ile Sevr
(dağları) arası haremdir. Binâenaleyh bir kimse orada bir bid'at işler yahud
bid'aîçıyı barındtrırsa Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun
üzerine olsun! Allah kıyamet gününde onun farz veya nafile hiç bir ibâdetini
kabul etmeyecektir. Müslümanların zimmeti birdir. Onun uğrunda en aşağı
(mertebede olan) ları dahî gayret gösterir. Her kim babasından başkasının oğlu
olduğunu iddia eder; yahud (bir köle) sahiplerinden başkasına intisâb ederse
Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun da üzerine olsun! Kıyamet
gününde Allah onun farz veya nâfile hiç bir ibâdetini kabul etmeyecektir.»
İzah:
Bu hadîsi Buhari:
«Hacc» ve «İ'tîsâm» bahislerinde tahrîc etmiştir. Kitabımızın «Hacc* bahsinde
«Medine'nin fazileti» babında dahî geçmişti. Şerhi için buraya tıklayın Burada
yalnız bâzı cümlelerini îzâhla iktifa edeceğiz.
Develerden murâd: Diyet
olarak verilenlerdir. Hz. Alî'nin sahîfesinde bunların kaçar yaşında olmaları
lâzım geldiği bildiriliyormuş.
Lanet: Gazab ve
reddetmek; hayırdan uzaklaştırmaktır. Fakat burada ondan maksad, Medîne'de günah işleyen bir müslümanın
ebediyyen cennet yüzü görmemesi değil, cennete doğrudan doğruya giremeyip bir
müddet âzâb olunmasıdır. Yâni bu lanet kâfirler hakkında vârid olan lanetle
aynı mânâda değildir. Onlar rahmet-i İlâhiyyeden tamamen mahrum kalacak ve
ebediyyen cennet yüzü görmeyeceklerdir.
Sarf : Farz olan
ibâdettir. Adl'den murâd ise nafiledir. Bunun aksini iddia edenler de olmuştur.
Esmaî'ye göre sarf: Tevbe; adi de fidye mânâsına gelir. Bâzıları: «Allah hiç
bir ibâdetini kabul etmez.» demek onun ibâdetini rizâsiyle kabul etmez
manasınadır; yoksa ibadetiyle hak ettiği mükâfatını verir.» demişlerdir. Bu iki
kelimenin mânâları hakkında daha başka birçok sözler söylenmiştir.
Müslümanların zimmeti
kâfirleri koruyacaklarına dâir verdikleri sözdür. Buna emân vermek denir. Bir
müslüman, kâfirin birine emân verirse bütün müslümanların bu söze riâyet
etmeleri gerekir; artık o kâfire hiç bir müslüman tasallut edemez.